Önce şu yazımı yazayım, peşinden bizim belediye ile ufak bir işim var, onlara da üşenmeden yazıcam, ancak önce şu yazımı bitirmem gerekiyor çünkü emmi olmak bunu gerektiriyor.
Sanırım artık giderek emmi oluyordum. Bunu nasıl mı hissetim? Anlatayım.
Eve dönüş yolunda son otobüs ile ev arası belli bir mesafeyi yürüyerek geçiyorum, böyle bildiğin 7-8 durak yürüyorum, bunu keyiften değil, yürüyerek otobüsün önüne geçiyorum da ondan(Burada belediye küfürler ediyorum; fakat merak etmeyin, birazdan onlara da öyle bir yazı döşenicem ki, okuyanın cilt gözeneklerinden kanlar akacak, burnu düşecek, kulakları çınlayacak belediye başkanının...daha neler neler!), böylece otobüste balık istifi sinirim bozulmamış oluyor, hem de spor oluyor(yersen), 7-8 durak sonra boşaldığı yerden ben biniyorum, benim seyri sefam başlıyor(Nelere seviniyoruz Allahım!). Yaşasın eve gidiyordum! Gidebiliyordum.
Nasıl ama güzel söyleniyorum di mi? Adeta bir emmi gibi. Fakat benim emmiliğimi hissetmem düne dayanıyor, düne kadar zımbawne gibiydim. Ancak dün öyle değildi; değilmiş. 7-8 durak yürüdükten sonra bindiğim otobüste mahalleden, çocukluk arkadaşım Pelin'i görene kadar. Oturuyordu ve gülümsüyordu. Neşesi yerindeydi, aman da bozulmasındı! Baştan alıyorum. Dırım(Akbil dokunuşu, bayılıyordum bu sese) hemen şöförü geçiyorum ve iki arkasında tekli koltukta Pelin. "Meraba Pelin." yol boyu cam kenarından yol izlenmiş, kulaklık kulakta güzel müzikler dinlenmiş, hadi işten de biraz erken çıkılmış olunsundu çünkü oturduğuna göre son duraktan binmişti ve son durak da Bakırköy'dü. Biliyorsunuz Bakırköy nadide semtlerimizden. Özetle Pelin gününü gün etmiş, otobüste de oturmuş, eve dönüyordu, dönüyorduk. Ben bitkindim. Bitmiştim yani. Bunu hissediyordum fiziken. "Meraba" dedi Pelin "Bitkin görünüyorsun." diye ekledi. 7 -8 durak yürümüşüm, tabi ki bitkin olucaktım, üstelik iş çıkışı, akşam olmuş, Pazartesi bitmiş, acıkmışım filan tabi ki bitkin olacaktım Pelin; ancak bunu ben zaten biliyorum! İç sesim ile yol boyu konuşuyorum. Ancak dışarıdan bir ses de bitkin göründüğümü dile getirince o an dedim "Sen artık bir Emmi'sin ve bloğunu "Emmi Üşenmemiş Yazmış Abi!" olarak değiştirmelisin". Pelin'i hiç bozmadım, çünkü o saniye emmiliğimi kabul etmiştim. "Bitkinim ya" dedim. Sonra trafiğe sövdüm, belediyeye sövdüm, sermaye sahiplerine sövdüm, sövdüm okuduğum okullara sövdüm, Amerika'ya da sövdüm meraklanmayın, oraya gidip geldiğim havayolu şirketlerine sövdüm, sövüp durdum. Artık daha çok sövüyordum. Çünkü ben bir emmiydim.
İlk emmiliğimi anladığımda 30 yaşımdaydım ama olsundu. Mottomuz "Deniyoruz ve Yaşıyoruz"du. Değiştirmeye de hiç niyetim yok. Bu akşam hayata inat 9 durak yürüyüp binicem o otobüse!
Beni okudunuz, teşekkürm ederim. Durun canım elimi öpmeyin, yauv durun!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder