Bilen bilir babam farketmetizmin kurucu önderidir. Genel
olarak olaylara bakış açısı “Farketmez!” z’yi biraz uzataraktan. Ne giydiğine,
saçına, sakalına hiiiiç dikkat etmez, etmedi bu zamana kadar, bu yaştan sonra
da edeceğini sanmıyorum. – Şimdi gözünüzün önüne saçı sakalına karışmış homeless(evsiz)
gelmesin sevgili okuyucu, o kadar da değil! – Babam diyordum bu yaştan sonra sadece
içeceği rakıya, yiyeceği pirzola bakar. Pirzola’ya değil, pirzol’a. Kelime
anlamı olarak bir anlamı yok evet ama ona bu şekilde seslenmek benim hoşuma
gidiyor. Rakı ne olsun baba? Farketmez! Tahmin etmeliydim! Neyse konumuz bu
değil, canınız rakı çektiyse öğlen öğlen kusura bakmayın, babamı anlatıyorum
burda. He bir de babam çok güzel torun bakar ama buna şimdi değinmiycem.
Babam 13’lü yaşlarından sonra köyünden İstanbul’a geliyor. (Dur
dur hemen korkma adam nerelere gitti neler anlatacak deme, yüzeysel geçiyorum,
tamaaaamen yüzeysel hem de. Burada bir sürü hikaye oluyor ablasının yanında
kalıyor filan... tabi anlatmıycam bu hikayede) Giriyor bir kaynak atölyesine,
kaynak öğreniyor, oradan zamanla mobilyaya geçiş yapıyor ve burada bir patronu
oluyor; etik, ahlaklı, güzel bir patron(Bu arada sonradan öğreniyorum patronu Ermeni'ymiş, biliyorsunuz Ermeniler.. Girmiyorum siyasete tamam!). “Patron” diyor, “Sence ileride ben de
bir iş yeri sahibi olur muyum?” diyor. “Senin yüzün gülüyor oğlum sen patron
filan olamazsın!” diyor. Babam gülmekten vazgeçmiyor, tabi hali ile patron da
olmuyor, olamıyor değil, olmuyor. Bunun için bir tek girişimi yok. Çünkü ben
biliyorum babam patronun bu lafından sonra dehşete düşmüştür, “Lan öyle şey
olur mu, insan gülmekten vazgeçer mi? Farketmez, böyle de iyi!” demiştir, adım
gibi biliyorum. Bugün bana babandan öğrendiğin en önemli şey nedir diye
sorsanız “Gülmek!” derim. Doğru ben de patron olamıycam ama en dram dolu, acı, gam, keder dolu anlardan, berbat, b*ok anlardan gülmek için bir sebep çıkartıcam ve basıcam kahkahayı! Çıkartıyorum da. Çıkartıyorum di mi sevgili okuyucu? Kesin çıkartıyorumdur, teşekkürler.
Gülmek dedim; bazıları vardır, gülerken ağzını yumar, aman
dişleri görünmesin, elini ağzına götürür, gülmekten çekinir, kızarır, bozarır, entetik kaygılar yaşar, lan gül lan gül gül gül gül lan gül! Babam gibi gül, at kafanı geriye, aç
ağzını, dişlerin yapılıymış, pazar yeriymiş, boşver, gül, gözlerin küçücük
olsun, kıpkırmızı ol gülmekten, yine gül, sesini de kısma, gülmeye devam et. En
azından gülerken biraz bencil ol! Nasıl pirzol? Yemiş kadar oldun mu? Şimdi
anladın yukarıda söylediğim pirzola-pirzol ayrımını. Pirzol, pirzolanın etsiz
hali, bol gülümsemeli hali. Ama rakı da pirzolayla fena gidiyor be kardeşim!
Şimdi size güzel bir müzik
Cahit Berkay & Derya Petek - O Dava Eskidendi (Çay Taze Hayat Yeni)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder