Fatih Terim’in o güzide sözü ile başlamak istiyorum bugün It’s
the football That’s the football.
“Beyler atan getirir!”. Dünyanın en sevdiğim futbol kuralı.
Sırf bu kural için “Aman abi ben pas vereyim de benden çıksın, şimdi tarlaya
aşşağı top gider zaten yorulmuşum bir de onun için koşturmayayım” felsefesi ile
(Filozofluğum çocukluğumdan gelir ) futbol oynardım. Öyle ki sıkılırdım tarlada
koşmaktan mahalle arasında bir evin iki pencere arasını kale yapar, sol ayak
frikik çalışırdık bu bizim Mesut ile. Ama bu yazımda Mesut’u övmiycem, bu
yazımda futbolu, golü ve onun aşkını övücem.
“Futbol güzel bir olgu” der babam, tamam “olgu” demez onun
yerine “şey” der ama bence olgu demek istiyordur. Hayatta her şeyi futbol ile anlatabilir,
böyle bir yeteneği var. Canın mı sıkkın? Nasılsın? Topu ayağının altından
ıskalayan kaleci gibiyim, mesela(Volkan, Volkan, ne yaptın Volkan, Volkan ne
yaptın? Volkan ne yaptın? Ah Volkan Ah, zeminin azizliğine uğruyor, üç oldu) .
Keyifli misin? Nasılsın? 90+’da gelen galibiyet golü gibiyim(Dönen top
Fernandes, tek top Niang, Olcay’dan destek var, Niang, Olcay, Olcay karşı
karşıya ve gooooo!!!l Olcay Şahan,
Beşiktaş 3 – 2 öne geçiyor 90+3. Dakika) Nötr müsün? Nasılsın? Taç kullanıyorum(Sabri,
taç kullanıyor). Sinirli misin? Nasılsın? Penaltısı verilmeyen Burak Yılmaz
gibiyim. Hırçın mısın? Nasılsın? Yılmaz Vural gibiyim...gibi gibi gibi bunlar
çoğaltılır. Hayatın her alanına monte edebilirsiniz bu futbol betimlemelerini.
Misal gelin bugün Pazartesi’ni ele alalım. Nasılsınız? Sabri Sarıoğlu’nun
ortaları gibiyim. Hadi şimdi sıra sizde.
“Gol oldu. Goooooolllllll!” Bak bak şu harflerin yan yana
gelişine, nizamına bi bak! “Müjde timörünüz iyi huylu çıktı.”dan sonra gelen
dünyanın en güzel cümlesidir. Dünyanın neresinde olursanız olun aynı sevinç,
aynı coşku, aynı heyecan(tabi golü atan takım senin takımın ise) tersi de aynı
şekilde, yani gol yediğinde, ayrı uçta berbat, b*oktan, leş bir şeydir ama ben
bu yazımda daha çok kendi attığımız golleri ele almak istiyorum. Çünkü ötekisi
öak, kaka, cıs, yenmez! Gerek tutulan profesyonel futbol takımı olsun, gerek mahalle arasında oynanan
olsun, gerek Afrika’da çıplak ayakları ile toprakta oynanıyor olsun, gerekse bir oyun konsolunda seçilen takım
olsun, ve gerekseeeee yenilmesini istediğiniz tuttuğunuz takım olsun(Bu tanım
tamamen bana aittir, nedir bu tanım? İzin verin size kendimden bahsedeyim,
övünmek gibi olmasın Galatasaray’lıyım, biz Galatasaray’lılar iki takım
tutarız, biri yenmesini istediğimiz tuttuğumuz takım, yani Galatasaray, bir
diğeri yenilmesini istediğimiz, yenilmese de berabere bari kalsa dediğimiz
tuttuğumuz takım, yani Fenerbahçe. – Kısa bir diyalog “Alo baba Galatasaray
yeniyor, harika, Fener ne yaptı bu hafta? Eskişehir’le oynayacak, Eskişehir’den
b*ok puan çıkartır, nihahaha” diyalog bitti. Tahmin ediyorum Fenerbahçe için de
aynı şeyler geçerlidir. Yani onlar da iki takım tutuyordur. Özetle, doğada her
şey bir zıttı ile var, Fenerbahçe Galatasaray ile, Galatasaray Fenerbahçe ile
var. Bu da böyle bir tanımımdır) nasıl ve hangi şekilde oluyorsa olsun gol goldür ve içinde derin okyanusları
barındırır. Bir de “Beyler doğru gol değil boru!” vardır ki, buna başka bir
yazımda değineceğim. Unutmadan, evet bu hafta top Podolski'nin eline çarptı. Şimdi de dünyanın en güzel golüne bir bakalım...
Beni okudunuz teşekkürler.
UEFA Champions League official theme song enter
https://www.youtube.com/watch?v=0Qqd6T_A9LY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder