Tatil bitti. Her güzel şey gibi bitti. Her güzel sonlu şey
gibi... Şeyler sonlu oldukları için güzeldir.
Daha bir asık bir surat ile uyandım bu sabah; daha asık bir
surat ile yüzümü yıkadım, kuruladım ve hala asık olan suratım ile
hazırlanıyordum ki odasından bir ağlama sesi geldi, uyanıyordu. Hızla odasına
koştum...Uyanmıştı; beni gördü, gülümsedi, daha da gülümsedi, gülümsedim. Ama
gitmem gerekiyordu... Canım oğlum. Akşam görüşürüz.
Kapıyı kapattım, asıktı suratım yine, işte asansördeyim,
aynada göz göze gelmemeye çalışıyordum kendim ile çünkü neden, asıktım! Nereye kadar
sürecekti bu asıklık böyle?
Duraktaydım...Duraktakiler de asıktı(mmmmh suratsızlar),
otobüsümüz geldi, asık asık yerimizi aldık. Her sabah aynı insanlar ile aynı
saatte aynı otobüse binince sanki gizli bir anlaşma imzalamışız gibi herkesin
bir yeri oluyor. Yerimi aldım oturdum. Cam kenarı... Kafamı cama yaslayıp bir
yandan bugün ne yazacağımı düşünüyor, bir diğer yandan tatilde biriken işlerin
gözümde bir dağ gibi büyümesini düşünerek mal mal dışarıyı seyrediyordum.
Aksine kulaklığı da evde unutmuş muydum!
Yok, ben giyeceklerini akşamdan hazırlayan, çantasını ona göre dolduran
tiplerden değildim. Tipler dedim yanlış anlaşılmasın, bu da iyi bişey tabi ama
ben öyle olamadım bir türlü. Neyse, he ne diyordum, asık surat, Tanrı aşkına
gülümsemek için ufacık bir sebep de mi olmayacaktı bugün!?!
Yazacak bir şeyler bulmalıydım, en azından taslağını
oluşturup, şirkette bir öğlen yemeği arasında bu taslağı yazıya dökmeliydim
uzun uzun. Yazmak iyi geliyordu ve illaki yazacak bir şeyler çıkacaktı. Trafik
kiltlendi. Harika! Bir bu eksikti, işe de mi geç kalacaktım yoksa? Yazacak
bişey bulmalıydım! Bir okul servisi belirdi trafikte hemen yanıbaşımda. Önce
burnunu gördüm aracın, mal mal bakıyordum, sonra şoförünü, emekli amca belli
ki, cool, ben mal, sonra içindeki görevli yetişkin bir kadın, alman gülle
takımında olsa gerek kolu 500cm vardı(Bicepslerden bahsediyor burda yazar,
kadın fit olabilir hemen linç etmeyin) tabi kolu görünce bendeki mallık üzeri
şaşkınlık bir hal aldı, araç devam ediyordu ki işte küçük bir esmer karası kız
çocuğu, en arka koltukta, bön bön bakan bana aniden dil çıkarttı sırıtarak ve
trafikte hafifçe ilerledi, beni, bizi geçti. Ben “Ne oluyor lan? Ne olacak
şimdi, deli gibi gülecek miyim, yoksa kızmalı mıyım?” diye düşünürken bir diğer
yandan da “Du şuna gününü göstereyim, dil nasıl çıkartılıyormuş görsün! Ama peki
ya otobüstekiler? Lan adama bak kaç yaşında çocukla çocuk oluyor!...” gibi iç
monologlara gark olmuştum. İşte yine yanyanaydık. Dayanamadım bir dil de ben
çıkardım. Gülümsedi, biz gittik bu kez. Onlar geldi, yine dil çıkardı(lar) (-Lar
diyorum çünkü anında örgütlemişti küçük esmer karası servistekileri),
gülümsedim, onlar gitti. Biz geldik, ben dil çıkardım(Otobüstekileri
örgütlediğimi düşünsenize bi an, suratsızlar! Ya bunların neyini
örgütleyeceksin ki, bırakıcaksın bunları suratları asık asık dolansınar, ben
yolumu bulmuştum, gülüyordum işte...), onlar gitti. Güle güle gittiler. Güle
güle gittim. İyi dersler olsun, allah zihin açıklığı versin. 2015 - 2016 eğitim
öğretim yılı tüm öğrencilere hayırlı uğurlu olsun, adam olsun akıllı olsunlar! İşte
olmuştu, hem bana gülümsemek için ufak ama koca bir sebep, hem de yazmak için
güzel bir bahanem, olmuştu.
Beni okudunuz. Teşekkürler.
Şimdi de Hakan Yeşilyurt’tan Aşk Kazanır diyelim.
https://www.youtube.com/watch?v=df7Z548CJD0
:)) sempatik
YanıtlaSilVe sonra dedim ki ; Ey Rab ne de güzel bir gün. Çocuk olmak, muhteşem.
YanıtlaSil