14 Eylül 2015 Pazartesi

Ucu Ucuna


  Ucu ucuna yaşıyoruz hayatı, her şey ucu ucuna, kahvaltı ucu ucuna,  otobüs ucu ucuna, metro ucu ucuna, yemek ucu ucuna, tramvay ucu ucuna, vapur ucu ucuna(Hop! Dikkat et düşme!). İyi yazı kendini girişinden belli edermiş, tıpkı iyi bir müzik gibi, buraya kadar her şey güzel. Yazılarım yüksek oranda İstanbul barındırır, bu sebeple geçmişte yazdıklarım ve gelecekte yazacaklarımın hepsinde İstanbul ana teması(Google, İstanbul Ana Teması, Enter, Did you mean Metrobüs? Ulan bir toplu taşım aracı bir kent ile bu kadar mı özdeşleşir!) aranmalıdır.(Bi çay koyup geleyim). Seviyorum bu kenti, seviyorum ulan ne yapayım, bakma öyle yorgun ifademe, seviyorum. İstanbul ile ilgili en büyük hayalim keşke bu kentin içine doğmayıp da, dışarıdan aklı başında bir göz ile gözlemleme şansımın olmasıydı, aklı başında bir geliş planı, aklı başında bir gezi(Bu daha başlangıç müca...Dur lan dur delirme hemen "Gezi" deyince), aklı başında sessiz, sakin bir İstanbul. Ama yazının başından da anlayacağınız üzere biz içine doğanlara her şeyi ucu ucuna yaşama şansı tanıyor bu şehir veeeee, buraya dikkat, birini kaçırdın mı hepsi de kaçıyor; ucu ucuna.


  Diğer taraftan bakınca, temposu yüksek bir boks maçı gibi, full adrenalin, en ufak bir dikkatsizlik Knock-Out!  Seni öldürmeyen şey seni güçlendirir, s*ttir et, tüm bunların da bir amaca hizmet ettiğini unutmamak gerekir, ulan 5dk erken çık lan evden lavuk! Lavuk mu? Canım sağolsun. Oh ağzıma sağlık. Ama allah o geç kalmışlık hissinin de binbir türlü belasını versin değil mi sevgili okuyucu; hı versin mi? “Versin!” dediğinizi duyar gibiyim. Hay şimdi de sizin ağzınıza sağlık!
 
  Peki bunca ucu ucunalık yormuyor mu? Yormaz mı, yorar elbet(Yeşilçam-Anadolu Türkçe’si ağzı ile) yorar yormasına da, dinlenmesini bilene de ucu ucuna dinlenme şansı veriyor bu şehir. Vermiyor mu? Gelin bakalım veriyor mu vermiyor mu.(Bi çay daha koyup geleyim, )

   Otobüsün mü kaçacak, kaçsın, bi sonrakine binersin, bi dur, bi inmek için düğmeye bas, in Kız Kulesi durağında ve bi çay söyle. Sonra yürü Üsküdar’a, bilirim son duraklar orasıdır, bin binmen gereken otobüse. Al sana ucu ucuna bir dinlenme. Vapur  mu kaçacak, kaçsın(son vapur olmasın da)! Cihangir’in merdivenlerde soğuk bir bira patlatması, hemen akabinde sallan aşağıya git nereye gidiyorsan vapurunla. Metrobüs mü kaçacak, atıyorsun, öyle bişey olmaz! Dur Beltur’da bi tost söyle, otur bi dinlen belli ki uzun yoldan geliyorsun, bi soluklan, sonra yine binersin, hem o zamana kadar metrobüs de biraz sakinleşmiş olur, hani olmaz ya, belki olur, biner gidersin rahat rahat.

Şimdi hepinizi bi çay koymaya, bir de içiyorsanız eğer o zıkkımı içmeye davet ediyor sonra da gelip okumaya devam etmenizi istiyorum.

Her şey ucu ucuna, aşk birdenbire oldu. (Bu da size kıyağım olsun, Twitter, Facebook hesaplarınızda yürütürsünüz bunu.)

Şimdi de  Orhan Veli Kanık’ın Birdenbire şiirine göz atalım.

BİRDENBİRE

Her şey birdenbire oldu.
Birdenbire vurdu gün ışığı yere;
Gökyüzü birdenbire oldu;
Mavi birdenbire.
Her şey birdenbire oldu;
Birdenbire tütmeye başladı duman topraktan;
Filiz birdenbire oldu, tomurcuk birdenbire.
Yemiş birdenbire oldu.
Birdenbire,
Birdenbire;
Her şey birdenbire oldu.
Kız birdenbire, oğlan birdenbire;
Yollar, kırlar, kediler, insanlar…
Aşk birdenbire oldu,
Sevinç birdenbire.

2 yorum: