Çocukluk çağımın bitiş dönemi ilk gençlik çağlarının
başlangıç dönemi, saçlarını ortadan ayıranlara “Entel” denirdi ve ben hayatımın
hiç bir döneminde entel olamamıştım. Çünkü saçlarım kıvırcıktı ve ne yaparsanız
yapın entel olamıyordunuz, yani ortadan ayıramıyordunuz, en son entel olmaya
kalktığımda annemin yoğun bir el kremi vardı (Jöle ve Limon suyu denemedim
sanmayın, bana daha yoğun bir şeyler lazımdı entel olabilmem için), yoğun
dediysem sanmayın manda yoğurdu kıvamında, kurumaya yakın çamur, biraz önce
soğumaya bırakılmış mum eriyiği, bunun gibi bişeydi işte, bu krem ile ilk ve
son kez deneyecektim ve nihai sonuca ulaşıp ben de herkes gibi entel
olabilecektim! Entellik önemliydi.
Dayımlar ve
arkadaşları, dayımın oğulları ve mahalledekiler; Çilli Kenan, Serseri Kadir,
Kokarca Serkan, Kedi Bilal, Sarı Cengiz hepsi ama hepsi enteldi. Sizin
anlayacağınız kafama koymuştum entel olmayı ve kaçarı yoktu bir şekilde olacaktım ve bu
krem son çaremdi. O sabah herkes gibi üstümü giyinip, aynanın karşısına geçtim
ve bir avuç kremi saçlarıma sıvadım! Oluyordu lan! Şahane! Oldu. Entel oldum,
adı her ne ise bilmediğim o krem sayesinde entel olmuştum, taki dışarı adımımı
atana kadar. Okula gidiyorduk, ilk gören “entel” arkadaşların tepkileri
acımasızdı, bozulmadım, yoluma devam ettim, karşı sokağa geçtim, oradaki
enteller de bana bakıp bakıp kendi aralarında fısır fısır konuşuyorlardı. Lan
ne vardı! Artık enteldim işte, sizin gibiydim yani!
Okula yaklaşmıştım,
ama bir diğer yandan da heyecanım artıyordu giderek, sınıfa giricem, hoşlandığım
kızdan makas alıcam(bak bak özgüvene bak, bak alırsın o makası sen!), millet “Oooo
X de entel olmuş” diyecek gibi kafamdan sahneyi kurguluyordum. Okul
kapısındayım, işte güvenliği geçiyorummmm... geçemiyorum. Nöbetçi öğretmen “Ne
sürdün lan kafana!” (Gönül istiyor ki “Entel oldum hocam ben” diyeyim şirin
şirin, ama o dönem pratikte hiç de iyi bir çocuk değildim) kızarıyordum, “Oğlum
söylesene ne sürdün kafana!” lan adını bilmiyordum kiiii! Daha çok
kızarıyordum, eve doğru koştuğumu hatırlıyorum, entellik benim neyimeydi! Bişey
olmuyorsa çok zorlamayacaksın! O gün saçlarımı 3 numaraya vurdum ve kıvırcık
saça küstüm! Adı batsın entelliğin, lanet olsun atom fiziğine de profesörlüğüne
de! Bundan böyle sizin gibi olmayacaktım, çocukluğumun bitişi, ilk gençlik
yıllarımın başlangıcında almıştım bu kararı, iyiki de almışım.
O senenin sonunda yoğun olarak akrabaların yaşadığı bir
semte taşınmıştık, orda da bırakmadı entellik yakamı. Yücel vardı, entel olmak
için yaratılmıştı, şahane enteldi, Mesut vardı o da yer yer entel, yer yer
subay trajı, alabruzdu(Ronaldo diye bir futbolcu vardı Berezilya’lı, heh işte
onunkinden). Cemil pek oralı değildi, cebinde tarakla gezerdi ve düzene inat
yana tarardı. Hüseyin’in entelliği 1km öteden anlaşılırdı, koşarken bile
bozulmazdı entelliği. Devrim, isminden de anlayacağınız üzere onun bu çerçevede
bu hikayede yeri yoktu çünkü isme baksanıza ulan! Devrim! Anladınız onu. Mansur
vardı, düzen karşıtıydı, mikerim böyle düzeni deyip şapka takardı, baya şapka
taktı Mansur. Murat son enteldi, en son o terketti entelliği.
Not: Evet bu mahallede kimsenin lakabı yoktu. Ben hariç, Domates.
Ben hiç entel olamadım.
Beni okudunuz, teşekkürler.
Şimdi Erkan Oğur'dan Derdim Çoktur Hangisine Yanayım diyelim
https://www.youtube.com/watch?v=f7j7OBGhOuM
https://www.youtube.com/watch?v=f7j7OBGhOuM
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder