E
oldu tabi! Adam o kadar bizim için aradı sordu, tıkır tıkır T.C kimlik numaramızı
girdi ( Bu arada laf aramızda İsmail benim ilk T.C kimlik numaramı
verdiğim kişidir, bunu İsmail’i şımartmak için söylemiyorum, valla bakın!)
bekledi, o zaman internet hızı da böyle çatır çatır değil; yazık lan, kim bilir
beklerken ne yapmıştır? Bilgisayarlarımız başında, internet karşısında neleri
beklemedik ki? (Buna da ayrıca bir yazımda değineyim, malzeme çıkar burdan,
Fifa 99, Loading..., bildin sen onu) (ya da dur bir örnek daha vereyim, 56k
modem’in bağlanırken ki çıkardığı ses ve biraz sonra simgenin sağ alta düşmesi,
aklın gider! Evet evet kesinlikle bunu da yazıcam yada İsmail’e De Ayıp Oldu’yu
sonraya alsam da buna mı başlasam? Olmaz! İsmail’in defterini kapatmam gerek!
Ama kapatamam ki! Yarın bir gün “Bilgisayarlarımız başında, internet karşısında
neleri beklemedik ki?” diye bir yazı yazınca İsmail yine orda da karşıma
çıkacak! -Çünkü o ilk bakışta bilgisayarının olduğunu anladığım bir kişiydi(“O
nasıl oluyor lan anuna koyim öyle!” demeyin, oluyor çünkü, arayın sorun İsmail’e)
Her yerde karşıma çıkıyor bu çocuk! Ama seviyorum onu, dedim ya ilk T.C
numaramı verdiğim kişidir o diye.)
Olum
adam(İsmail) o kadar senin için baktı etti, bi teşekkür bile etmeden telefonu
kapattın lan! (Hatırlayın, dünkü yazıda şöyle bir yer vardı “00:30 ben siteye
haala giremezken telefonum çalar, arayan İsmail’dir. Liseden, o da gidecek
askere. “Aydın T.C numaranı ver ben bakayım.” Aaa öyle miydi, ne güzel, bak
tabi güzel kardeşim, bak tabi güzel insan. “Tunceli diyor Aydın” dedi İsmail.
Tunceli! Hmm TUNCELİ! Demek TUN-CE-Lİ! T U N C E L İ! Telefonu kapattım.”) Gecenin o vakti ayıp ettiğin yetmezmiş gibi,
adama da sormadın “Senin neresi çıkmış kardeşim yeaa?” diye. Ama onun sesi iyi
geliyordu, kesin iyi yer çıkmıştır, şanslı i*pnedir o!(İsmail çok özür dilerim
lan, buraya en güzel bu kelime gidiyor biliyorsun, iyi anlamda yani! Sana bir
kod ad filan mı versem İsmail? Mahmut mu desek mesela sana? Orjinallik iyidir
di mi hiç bozmayalım, bozmayalım peki.) Hem kötü bir yer olsa beni neden
arasındı ki gecenin o vakti? Kesin iyi yerdi, kesin! Şanslı p*iç(İyi anlamda)! Şahsen
ilk ben öğrenmiş olsaydım neresinin çıktığını ve doğu olduğunu öğrenseydim
üstüne üstlük de “Tunceli” olduğunu öğrenseydim arar mıydım? Meçhul. Belki “
Belki daha kötüsüdür lan, du bi arıyım” diye aklımdan geçirir kendimi teselli
etmek üzere arardım (Böyle de pis bir adamım işte ben, iyi tanıyın beni.) ama
Tunceli’den kötüsü ne olabilirdi ki? Olamazdı! İyi yerdi, Kilis’ti. Tavası
meşhurdu, Kilis Tava. Oh İsmail, yine dört ayak üstüne düşmüştün lan.
Haftasonları tava yer dururdun artık, ne güzel dünya di mi yeaaa?
Bir de böyle
bir şey var, sülüsünü aldığında(Askerliğini nerede yapacağını gösteren resmi kağıt)
eş dost akraba sorar, asker der “İzmir!” ooo süper! Asker der “Bursa” ulan yaşadın
valla hea! Asker der “Ankara!” bak kral yer kardeşim yaşadın, kalırsın orda
sen(Bak kalır nereye kalır! Babanın oğlu mu silahlı kuvvetler! Konuşturma
beni). Asker der “Sivas” olum ordan doğuya gönderiyorlar lan(yüzü ekşir). Asker
der ”Kayseri!” Y*arrağı yedin olum! Ordan kesin komando, doğudasın! Yılan da
yersin! Asker der “Tunceli!” olsun derler. Olsun. Sade, basit, düz, dımdızlak
bir “Olsun.” Ne demek olum olsun? Hiç mi söyleyecek bişeyin yok? Adamlar İzmir
derken, Ankara derken, coşturdun onları da bize gelince “Olsun” mu? O aslında olmasındır,
olmasa daha iyidir ama olsunla idare ettir. Sineye çekiyorsun, olsundu
diyorsun, ayrılıyorsun. Neyse gördüğünüz gibi Tunceli bende nasıl bir travma
yarattıysa yansımalarını haala daha günümüzde görebiliyorsunuz, psikoloğa mı
gitsem? Aman canım ne gerek var, sizler varsınız ya. Ama ben sizi bununla
meşgul etmiycem bugün; ben bugün sizi İsmail’e ayıp ettik onun için rahatsız
edicem. Ona hepinizin huzurunda teşekkür edip, ileriki yazılarımda da sahneler
verip beğeninize sunucam; İsmail’i merak edeceksiniz, çıldırtıcam sizi! Kuduracaksınız
hepiniz! Hepiniz “Kim lan bu İsmail! Gidelim elini ayağını öpelim, önüne
yatalım(siyasi espri), yüz sürelim, destur alalım” diyeceksiniz, ahanda buraya
yazıyorum göreceksiniz! (Şurda şöyle bi durup geriye doğru bakayım, açık kalan,
kapatılmayan, bağlanmamış parantez varmı, mmm, yokmuş, güzeel.) İsmail! Şaka
maka iyi övdüm seni, övmek deyince Umut Sarıkaya’nın aşağıdaki karikatürü
gelir. Dilerim İsmail ve sizler bu yazımı da beğenir (Laf aramızda dün blog 300’e
yakın tık almış, bu yazılar ile yürür giderim ben diyim size, tutamazsınız,
önümü alamazsınız! Üşenmiyorum yazıyorum, ihtiyacım kadar yazıyorum, burdan
böyle yazıyorum) önümüzdeki günlerde tekrardan görüşürüz.
Eğer
iyi birer okuyucu olursanız kim bilir belki bir gün sizi de överim?
Kavga
etmeyin! Şarap çanağınıza başlatmayın! Sevelim sevilelim(Sevdiklerimiz yanımızdayken övelim, övülelim) bu dünya kimseye
kalmaz(Bunun sonuna da ünlem hiç gitmiyor, ne o öyle dişlerini sıkar gibi
teşekkür eder gibi)
Şimdi Mzzy Star - Fade Into You diyelim.
https://youtu.be/-uJ61jgFCMM
Şimdi Mzzy Star - Fade Into You diyelim.
https://youtu.be/-uJ61jgFCMM
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder