9 Eylül 2015 Çarşamba

İsmail'e De Ayıp Oldu

   E oldu tabi! Adam o kadar bizim için aradı sordu, tıkır tıkır T.C kimlik numaramızı girdi ( Bu arada laf aramızda İsmail benim ilk T.C kimlik numaramı verdiğim kişidir, bunu İsmail’i şımartmak için söylemiyorum, valla bakın!) bekledi, o zaman internet hızı da böyle çatır çatır değil; yazık lan, kim bilir beklerken ne yapmıştır? Bilgisayarlarımız başında, internet karşısında neleri beklemedik ki? (Buna da ayrıca bir yazımda değineyim, malzeme çıkar burdan, Fifa 99, Loading..., bildin sen onu) (ya da dur bir örnek daha vereyim, 56k modem’in bağlanırken ki çıkardığı ses ve biraz sonra simgenin sağ alta düşmesi, aklın gider! Evet evet kesinlikle bunu da yazıcam yada İsmail’e De Ayıp Oldu’yu sonraya alsam da buna mı başlasam? Olmaz! İsmail’in defterini kapatmam gerek! Ama kapatamam ki! Yarın bir gün “Bilgisayarlarımız başında, internet karşısında neleri beklemedik ki?” diye bir yazı yazınca İsmail yine orda da karşıma çıkacak! -Çünkü o ilk bakışta bilgisayarının olduğunu anladığım bir kişiydi(“O nasıl oluyor lan anuna koyim öyle!” demeyin, oluyor çünkü, arayın sorun İsmail’e) Her yerde karşıma çıkıyor bu çocuk! Ama seviyorum onu, dedim ya ilk T.C numaramı verdiğim kişidir o diye.)

   Olum adam(İsmail) o kadar senin için baktı etti, bi teşekkür bile etmeden telefonu kapattın lan! (Hatırlayın, dünkü yazıda şöyle bir yer vardı “00:30 ben siteye haala giremezken telefonum çalar, arayan İsmail’dir. Liseden, o da gidecek askere. “Aydın T.C numaranı ver ben bakayım.” Aaa öyle miydi, ne güzel, bak tabi güzel kardeşim, bak tabi güzel insan. “Tunceli diyor Aydın” dedi İsmail. Tunceli! Hmm TUNCELİ! Demek TUN-CE-Lİ! T U N C E L İ! Telefonu kapattım.”) Gecenin o vakti ayıp ettiğin yetmezmiş gibi, adama da sormadın “Senin neresi çıkmış kardeşim yeaa?” diye. Ama onun sesi iyi geliyordu, kesin iyi yer çıkmıştır, şanslı i*pnedir o!(İsmail çok özür dilerim lan, buraya en güzel bu kelime gidiyor biliyorsun, iyi anlamda yani! Sana bir kod ad filan mı versem İsmail? Mahmut mu desek mesela sana? Orjinallik iyidir di mi hiç bozmayalım, bozmayalım peki.) Hem kötü bir yer olsa beni neden arasındı ki gecenin o vakti? Kesin iyi yerdi, kesin! Şanslı p*iç(İyi anlamda)! Şahsen ilk ben öğrenmiş olsaydım neresinin çıktığını ve doğu olduğunu öğrenseydim üstüne üstlük de “Tunceli” olduğunu öğrenseydim arar mıydım? Meçhul. Belki “ Belki daha kötüsüdür lan, du bi arıyım” diye aklımdan geçirir kendimi teselli etmek üzere arardım (Böyle de pis bir adamım işte ben, iyi tanıyın beni.) ama Tunceli’den kötüsü ne olabilirdi ki? Olamazdı! İyi yerdi, Kilis’ti. Tavası meşhurdu, Kilis Tava. Oh İsmail, yine dört ayak üstüne düşmüştün lan. Haftasonları tava yer dururdun artık, ne güzel dünya di mi yeaaa?

   Bir de böyle bir şey var, sülüsünü aldığında(Askerliğini nerede yapacağını gösteren resmi kağıt) eş dost akraba sorar, asker der “İzmir!” ooo süper! Asker der “Bursa” ulan yaşadın valla hea! Asker der “Ankara!” bak kral yer kardeşim yaşadın, kalırsın orda sen(Bak kalır nereye kalır! Babanın oğlu mu silahlı kuvvetler! Konuşturma beni). Asker der “Sivas” olum ordan doğuya gönderiyorlar lan(yüzü ekşir). Asker der ”Kayseri!” Y*arrağı yedin olum! Ordan kesin komando, doğudasın! Yılan da yersin! Asker der “Tunceli!” olsun derler. Olsun. Sade, basit, düz, dımdızlak bir “Olsun.” Ne demek olum olsun? Hiç mi söyleyecek bişeyin yok? Adamlar İzmir derken, Ankara derken, coşturdun onları da bize gelince “Olsun” mu? O aslında olmasındır, olmasa daha iyidir ama olsunla idare ettir. Sineye çekiyorsun, olsundu diyorsun, ayrılıyorsun. Neyse gördüğünüz gibi Tunceli bende nasıl bir travma yarattıysa yansımalarını haala daha günümüzde görebiliyorsunuz, psikoloğa mı gitsem? Aman canım ne gerek var, sizler varsınız ya. Ama ben sizi bununla meşgul etmiycem bugün; ben bugün sizi İsmail’e ayıp ettik onun için rahatsız edicem. Ona hepinizin huzurunda teşekkür edip, ileriki yazılarımda da sahneler verip beğeninize sunucam; İsmail’i merak edeceksiniz, çıldırtıcam sizi! Kuduracaksınız hepiniz! Hepiniz “Kim lan bu İsmail! Gidelim elini ayağını öpelim, önüne yatalım(siyasi espri), yüz sürelim, destur alalım” diyeceksiniz, ahanda buraya yazıyorum göreceksiniz! (Şurda şöyle bi durup geriye doğru bakayım, açık kalan, kapatılmayan, bağlanmamış parantez varmı, mmm, yokmuş, güzeel.) İsmail! Şaka maka iyi övdüm seni, övmek deyince Umut Sarıkaya’nın aşağıdaki karikatürü gelir. Dilerim İsmail ve sizler bu yazımı da beğenir (Laf aramızda dün blog 300’e yakın tık almış, bu yazılar ile yürür giderim ben diyim size, tutamazsınız, önümü alamazsınız! Üşenmiyorum yazıyorum, ihtiyacım kadar yazıyorum, burdan böyle yazıyorum) önümüzdeki günlerde tekrardan görüşürüz.

   Eğer iyi birer okuyucu olursanız kim bilir belki bir gün sizi de överim?



 Kavga etmeyin! Şarap çanağınıza başlatmayın! Sevelim sevilelim(Sevdiklerimiz yanımızdayken övelim, övülelim) bu dünya kimseye kalmaz(Bunun sonuna da ünlem hiç gitmiyor, ne o öyle dişlerini sıkar gibi teşekkür eder gibi)

Şimdi Mzzy Star - Fade Into You diyelim.
https://youtu.be/-uJ61jgFCMM

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder