16 Ağustos 2016 Salı

Pöff'leyen Bayan

Ören bayan gibi di mi? Ama değil, ören bayana kurban olam; o en azından kendi işinde gücünde! Bu çok farklı bir tür, çağın vebası gibi bir tür adeta; "pöffff'leyen bayan" bu; hazırsanız başlıyorum; hey neden bişeyler içerek okumaya devam etmiyorsun? Hem belki bir yerinde ağız dolusu güler ve ekrana sümkürerek umursamazca gülersin? Neyse zapturapt altında bırakmayayım sizi. 

Metrobüs("Ulan yine mi metrobüs!" dediğinizi duyar gibiyim; ne yapayım arkadaşlar servisli iş vardı da biz mi gitmedik? Bizim payımıza da bu düştü bu hayatta? Benim de yaşama amacım buymuş diyorum, kabulleniyorum ne yapabilirim ki!) yanaşıyor durağa, işte yaşama amacımı gerçekleştirmek için bir fırsat daha, ne güzel bir şey insanın her gün yaşama amacını gerçekleştiriyor olması, aha neşe doldum, yanaşıyordu metrobüs durağa, en öndeydim, içim rahattı, o da ne! Ön camdan fırlayacak kadar dolu metrobüs, kaçarı yok o kapı açılacak ve ben o kapıdan içeri girecektim, en öndeydim oğlum, garanti binecektim! Sahne klasik, kapı açılır, önce g*ötler görünür(bu tabiri kullandığım için özür dilemiyorum, eğer metrobüse ara duraklardan biniyorsanız bu böyledir, metrobüs fulldür ve kapılar daima g*ötlerin üzerine kapanır, açılır açılmaz da aynı g*ötler dışarı fışkırır böyle) inecek olanlar iner, inemeyenler de olur, bazen izin vermeyiz inmesine, hadi bi durak da bizimle git yeaa deriz, olur yani öyle, bir sonraki duraktan geri döner napsın "this is metrobüs!" der, kabullenmiştir. İnenlerin ardından içeriyi süzüyorum, çok fazla boşluk göremesem de binmeye yeltenecekken o çıkageliyor arkamdan, Canım o işte, "Pöfffleyen Bayan" yok mu? Heh işte o, ana karakter; arkamdan, 1.60 boyu ile, ben daha metrobüse binmemişken, en önde olmama rağmen, boyumun 1.89 olmasına rağmen arkamdan, bağırıyor, duymuşsunuzdur "Ortalar boş ortalara doğru ilerleyin yaaa!!!!" peşine inceden bir pöff patlattı, duydum, ben bindim metrobüse, o da bindi, bilemiyorum belki de ben de onun sayesinde bindim, allah razı olsundu ancak ters giden bir şey vardı çünkü pöff'leme kesilmemişti. Ulan binmişsin metrobüse daha ne pöfflüyorsun, tak kulaklığını, aç müziğini, yaşa yaa yaşa! Ama yok, bu pöffleyecek, duramaz pöfflemezse. Kadını size betimlemiycem, malum yolarsınız filan, ama siz bu kadını çok iyi tanıyorsunuz eminim. Az bekleyin. Pöffleye pöflene, söylene söylene beni geçti ilerledi, helal olsun kadına yolunu buluyordu bir şekilde. Direktifler bitmiyordu, körüğe musallat oldu o sıra, yüzü ekşi ekşi oradakileri körüğe doluşma konusunda "ikna" etti, doluştular, ona alan açıldı, görünmez bir güvenlik duvarı da oluşturmuştu etrafında, hayretle kadını izliyordum, nasıl ikna ettiğini çözmeye çalışıyordum kapının ağzından tepeden onu gözetleyerek; yüzündeki ekşilik ikna etmede büyük rol oynuyordu, işte şimdi ikili bir koltuğun başında bekliyordu pöffleyen bayan, metrobüs iniyor kalkıyor, önce süspansiyonların sesi geliyor pıssss diye, sonra bunun sesi geliyor pöff diye; bir pöff gönderiyor evrene, sonra sağa ve sola ikişer pöff, irite olmuştum bir kere, yüzündeki ifadeye bakıyordum, negatif, saçlar negatif, kaşların çizgisi negatif, dudakların yanları aşağı sarkmış Fatih Terim edasında negatif, negatif negatif negatif....Sonra bir baktım aa aah mutsuzum! Lan ben ne güzel başlıyordum haftaya ama şimdi mutsuz olmuştum dakikalar içinde! Sonra başladım kadına güzellemeler yazmaya içimden;

Seni çok iyi tanıyorum kadın ben! Çok iyi hem de! Sen, sen ne kadar mutsuz, tatminsiz ve pöfffleyen bir kadınsın. Ve ne var biliyor musun, senden çok var bu dünyada, hemen her yerdesiniz hatta, bizi sen ve senin gibiler mutsuz ediyor, ediyorsunuz, kendinize hayranlığınız ve bu aşırı korumacılığınız, asla tatmin olmayan, olmayacak oluşunuz, asla mutluluğu tatmayacak, onun yolunda yürümeyeceksiniz! Uzak durun, ötede oynayın benden, bizden! Siz hiç birine güven ikram edemez, sunamazsınız! 

İnerken göz ucuyla baktım, oturmayı başarmıştı pöffleyen bayan, yüzündeki o Fatih Terim edası hala vardı, oturuyordu ve hala mutsuzdu, az önce söylediklerimde haksız olmadığımı düşünerek gururla ve tebessümle indim metrobüsümden. Canım metrobüsüm, akşam görüşelim yine ;)

Sonra baktım ki ne çok bayan türü varmış;











Beni okudunuz teşekkürler.


15 Ağustos 2016 Pazartesi

Kapsül Gardırop

Oooo selam herkes, nabersiniz yea? Yaşıyor muyum di mi ben yeaa? 

Yaşıyoruz yaşıyoruz çok şükür elhamdulillah, her zaman da dediğimiz gibi deniyoruz ve yaşıyoruz. Yaşıyoruz da muğa goyum darbe girişimi atlattık! Sonrasında neler geldi başımıza neler, ama babamın da dediği gibi siz "S*ktir edin" gerisi sülalenizin raadlığına bakar.

Geçtiğimiz günlerde bana bir şey oldu ve kati(i'yi biraz daha uzatınca daha kesin oluyor, kesin bilgi) bir şekilde gardıropumda köklü değişikliğe gitmeye karar verdim ve dedim ki "Bundan böyle ya mavi kot pantalon üzerine beyaz tişört ya da siyah kot pantalon üzerine siyah tişört! Ve yine bundan böyle ne alırsan aynısından iki tane, hatta imkanın var ise üç tane alacaksın!". Bu çekirdek düşünceyi ortaya çıkartan etki veya etkenler neydi bilemiyorum ama bildiğim bir şey varsa o da skinny kot asla ve asla giymeyeceğimdir! 



Elveda baskılı renkli tişörtlerim, polo yaka kırmızı, pembe tişörtlerim, bundan böyle her biriniz son giyimlerinizi yaşıyor ve giyildikten sonra terli terli(Oldu bir de yıkadıktan sonra çöpe atalım! Ütü de ister misiniz! Oldu canlarım benim!) çöp tenekesini boylayacaksınız. Sana da elveda turuncu renkli yeni aldığım kotum, üzgünüm ama böyle olmak zorunda, neden bunu gerçekten bilmiyorum ama bundan sonra böyle olmak zorunda ve bu nedeni bilinmez kesinlik beni öylesine mutlu ediyor ki daha önce hiç bir bilinmez beni böylesine mutlu kılmamıştı. Bu yaptığımın ne demek olduğunu biliyorum, bunun adı "Kapsül Gardırop" ama işte nedenini bilmiyorum. Hemen aklınıza "Einstein da hep aynı şeyi giyerdi, gri takım; ne o hayırdır atomu mu parçalayacan kardeş?" gider formu gelebilir, yook öyle bişey de yok; galiba bundan sonra daha basit olacağım bunu biliyorum. Basit olmak, sanırım en çok unuttuğumuz şeylerden birisi de bu, basit olan dururken alengirli olanı tercih ede ede, ettire ettire anasını miktik dünyanın! Ve bu değişikliği hemen, şimdi uygulamaya başlayacağım; hatta başladım bile. 

Geçtiğimiz hafta başladım bunu yapmaya ve işten eve, evden işe yolum üzerindeki giyim mağazalarında "o" kot pantalonu aradım durdum, O kot pantalon, efsanedir, biliyorsunuz canım, babalarınızın efsanevi kotu, belki de dedelerinizin bile(aranızda dedesi kot pantalon giyen varsa çok kıyak adamlarsınız vesselam diyeceğim geliyor) kot pantalon dendi mi akla ilk o gelmeli, ne müthiş bir şeydir o, kot gibi kottur! Mesela düşük değildir, yüksek de değildir, dar değildir, bol değildir, hele hele amkodumun skinny'si hiç değildir! Neden mi taktım skinny bu kadar? İstisnasız bütün mağazalar, hepsi ama hepsi sanki bana cephe almışlar gibi skinny kotlarını sundular ilk! Yetmezmiş gibi ısrarla "mavi" dememe rağmen beyaza yakın buz mavisi, laciverte yakın kopkoyu mavisi gösterttiler hep. Her mağazadan daha bir sinir harbi ile çıktım ve en son mağazadan çıktığımda gökyüzüne bakarak haykırdım "Why meeeeeeeee!" diye, yani "Neden beeeeeeen!" diye ve ekledim "Sanırım artık yaşlanıyorsun ve aksi, lanet bir ihtiyar olup çıkacaksın!". Ama inat etmiştim bir defa madem aksi, lanet bir ihtiyar olucam basit olucam! Yani demem o ki bulacağım o kotu ve iki tane hatta üç tana alacağım alabilirsem.

(BOK ALDI! Kahramanımız bu hafta aradığı kotu buldu Levi's'da buldu;
 1- Fiyatı tam 300TL idi,
 2- Yine de denedi,
 3- Satıcı kızın suratını çekti
 4- Almadan koşarak uzaklaştı)   

Beyaz tişört, siyah kot, siyah tişört, bunlar kolaydı; marifet O kotu bulmaktı. O kot! Canım kot!

Zart diye bitireyim bu yazımı çünkü artık yeter! Ama bilin diye söylüyorum bundan böyle yazarı tanıyorsunuz ve aranızda ya mavi kot pantalon beyaz tişörtlü, ya da siyah pantalon siyah tişörtlü


Beni okudunuz teşekkürler.